Uygulamalarımız appstore googleplay

#Anma

gazeteci63.com - Anma haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Anma haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Düzce Depreminin 25. Yıl Dönümü Haber

Düzce Depreminin 25. Yıl Dönümü

Düzce'de 12 Kasım 1999'da meydana gelen depremde yaşamını yitirenler için Kaynaşlı ilçesinde anma töreni yapıldı. 7,2 büyüklüğündeki depremin 25'inci yılında Kaynaşlı Belediyesince Meydan Park'ta organize edilen program, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Programda, afette ölenler için Kur'an-ı Kerim okundu, dua edildi. Düzce Valisi Selçuk Aslan, gazetecilere, aradan geçen 25 yıla rağmen Düzce Depremi'nin acılarının unutulmadığını söyledi. "Kaynaşlı merkezli depremde 845 vatandaş hayatını kaybetti. Afet sırasında 6 bin 444 bina ya yıkıldı ya da ağır hasar görerek kullanılamaz hale geldi." diyen Aslan, devletin, afetin ilk anından itibaren Düzce'nin yanında yer aldığını vurguladı. Aslan, tüm imkanlarla Düzcelilerin yaralarının sarılması noktasında gayret gösterildiğini belirterek, "Devamında sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hayata geçirilen projelerle bugünkü Düzce'yi yeniden inşa ettik. Düzce'nin yapı stokunda bulunan 263 bin binanın yüzde 80'inini aşan kısmı 1999 depreminden sonra inşa edilmiştir. Kalan kısmı da 1999 depreminden sağlam olarak çıkan yapılardan oluşmaktadır. Afetlere hazırlığın ilk şartı afetlere dirençli kentler oluşturmaktan geçer. Bu noktada biz de Düzce'yi afetlere hazır dirençli kent haline getirdik." ifadelerini kullandı. Kaynaşlı Belediye Başkanı Eftal Altundal da depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi. Öte yandan, Düzce Merkez Büyük Cami'de düzenlenen anma programında Kur'an-ı Kerim okundu, dua edildi.

Büyük Önder Atatürk'ü Anıyoruz Haber

Büyük Önder Atatürk'ü Anıyoruz

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, 1881'de Selanik'te dünyaya gelen Atatürk, Annesi Zübeyde Hanım'ın arzusuna uyarak ilköğrenimine Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde başladı. Daha sonra babası Ali Rıza Efendi'nin isteği üzerine geçtiği Şemsi Efendi Mektebinde ilkokulu tamamlayan Atatürk, ortaokul eğitimi için gittiği Selanik Mülkiye Rüştiyesinden kendi isteğiyle ayrılarak, öğrenimini Selanik Askeri Rüştiyesinde sürdürdü. Bu okulda, matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi, Atatürk'ü sınıftaki diğer "Mustafa"lardan ayırmak için üstün yetenekli öğrencisine ikinci ad olarak "Kemal" ismini verdi. Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesini bitirdikten sonra Manastır Askeri İdadisinden ikincilikle mezun oldu. Askeri öğreniminin yanında yabancı dil eğitimi de alan Atatürk, yazları izinli döndüğü Selanik'te Fransızca öğrendi. İstanbul'a gelerek 1899'da girdiği Harp Okulunu 1902'de teğmen rütbesiyle tamamlayan Atatürk, Harp Akademisinden de 1905'te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Atatürk, kurmaylık stajı için 1905'te Şam'da 5. Ordu emrine atandı. Suriye bölgesindeki üstün hizmetleri dolayısıyla Beşinci Rütbe'den Mecidi Nişanı verilen Atatürk, 1907'de merkezi Makedonya'nın Manastır şehrinde bulunan 3. Ordu Karargahı'na atandı. Atatürk, 3. Ordu Karargahı'nın Selanik'teki kurmay şubesinde görevlendirildi. Mustafa Kemal Atatürk, Manastır ve Selanik'te görevliyken 1909'da İstanbul'daki 31 Mart Vakası'nı bastıran Hareket Ordusu'nda görev yaptı. 1910'da Arnavutluk'taki isyanı bastırmak için düzenlenen harekatta da görevlendirilen Atatürk, İtalya'nın 1911'de Trablusgarp'a asker çıkarması üzerine Tobruk'a gönderildi. Tobruk ve Derne'de Türk kuvvetlerini başarıyla yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşı'na katılan Atatürk, Edirne'yi Bulgaristan'dan geri alan kolorduda görev yaptı. Vatanın müdafaasından daha yüce bir vazife olamaz Sofya'da 1913'te ataşelik görevine atanan Atatürk, Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, Başkomutanlık Vekaleti'ne müracaat ederek cephede görev almak istedi. Kendisine, "Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ataşemiliterliğini daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz." cevabının verilmesi üzerine Büyük Önder, Başkomutan Vekili Enver Paşa'ya şu mektubu yazdı: "Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya'da ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise lütfen açık söyleyiniz." Bunun üzerine Atatürk, 1915'te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu'ya bağlı Tekirdağ'da oluşturulacak 19'uncu Tümen Komutanlığına atandı. Gelibolu Yarımadası'na asker çıkaran ve Conkbayırı'na ilerleyen düşman birlikleri Atatürk'ün komutasındaki 19'uncu Tümen kuvvetlerinin taarruzuyla geri çekildi. Atatürk, "Anafartalar Kahramanı" olarak ün kazandı. Cebindeki saat ölümden kurtardı Conkbayırı'nda çatışmalar büyük bir hararetle sürerken göğsüne isabet eden şarapnel parçasının cebindeki saate gelmesi Atatürk'ü ölümden kurtardı. Doğu Cephesi'nde 16'ncı Kolordu Komutanlığına atanan Atatürk, 1916'da Rus saldırılarını durdurarak Bitlis ve Muş'u düşmandan aldı ve bu cephede generalliğe terfi etti. 1917'de Filistin ve Suriye'de görevli 7'nci Ordu Komutanlığına atanan Atatürk, aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya'ya giderek Alman Genel Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemelerde bulundu. 1918'de yeniden görevlendirildiği Suriye cephesinde 7'nci Ordu Komutanıyken, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra İstanbul'a döndü. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, Ordu Müfettişliği görevi ile İstanbul'dan ayrıldı. TBMM, Ankara'da tarihi görevine başladı Karadeniz yoluyla 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Mustafa Kemal, 22 Haziran 1919'da Amasya Genelgesi'ni yayımladı. Türk milletine, "Vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas'ta bir kongre toplanacağını" bildirdi. Ayrıca Osmanlı hükümetinin verdiği görevden ve askerlikten istifa ederek, 23 Temmuz 1919'da Erzurum'da, 4 Eylül 1919'da Sivas'ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı. Bu kongrelerde, "Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükümetin kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği" kararları alındı ve açıklandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), onun çabalarıyla 23 Nisan 1920'de Ankara'da tarihi görevine başladı. Mustafa Kemal Atatürk, Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi. Milli Mücadelenin sesi AA'yı kurdu TBMM açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920'de, Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla Anadolu Ajansı (AA) kuruldu. "Türkiye'nin sesini dünyaya duyurmak" amacıyla kurulan AA, TBMM'nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu, Milli Mücadele'nin ve Kurtuluş Savaşı'nın her aşamasına tanıklık etti. TBMM açılarak milli bir hükümet kurulmasına rağmen Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşması imzalandı. Büyük Önder Atatürk, United Telegraph gazetesi muhabirine yaptığı açıklamada, Sevr Antlaşması'nı tanımadıklarını vurgulayarak, "Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve neticede yaşama hakkımızı inkara ve kaldırmaya yöneltilmiş Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir." ifadelerini kullandı. TBMM tarafından Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'nın kabul edilmediği dünyaya duyuruldu. Türk ordularına verdiği emir tarihin akışını değiştirdi İtilaf Devletleri'nin yardımıyla İzmir'i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi, 1921'de Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu. Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921'de yeniden taarruz etmesiyle Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Atatürk, birliklere, "Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi. Yunan ordusu bozguna uğratılarak, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği Türk ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi'ni zaferle sonuçlandırdı. 22 gün süren bu savaşta Yunan ordusu ağır kayıplara uğratıldı. Bu zafer dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk'e, TBMM tarafından "Mareşal" rütbesi ve "Gazi" unvanı verildi. Sakarya Zaferi'nin ardından 13 Ekim 1921'de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Fransızlarla Hatay haricinde bugünkü Türkiye sınırının çizildiği Ankara Antlaşması imzalandı. Atatürk'ün komutanlığında Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922'de karşı saldırıya geçerek Büyük Taarruz'u başlattı. Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği 30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi'nde Türk ordusu, Yunan ordusunun büyük kısmını yok etti. Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922'de İzmir'e girdi. Anadolu'yu düşman istilasından kurtaran büyük askeri zaferlerin ardından 11 Ekim 1922'de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi. Türkiye'nin bağımsızlık belgesi Lozan Barış Antlaşması imzalandı İsmet İnönü başkanlığındaki Türkiye heyeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile Türkiye, bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanındı. Büyük Önder, Lozan Antlaşması'na ilişkin, "Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır." değerlendirmesinde bulundu. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Kurtuluş Savaşı'nın ardından TBMM tarafından 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal Atatürk de Cumhurbaşkanı seçildi. 1938'de ölümüne dek arka arkaya 4 kez Cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'e 14 Haziran 1926'da İzmir'de yapılması planlanan suikast girişimi engellendi. Elebaşları İzmir'de tutuklandı. Büyük Önder, suikast girişimine ilişkin Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, "Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." değerlendirmesinde bulundu. Gazi Mustafa Kemal'e, 24 Kasım 1934'te 2587 sayılı Kanunla "Atatürk" soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı. Tarihe adını altın harflerle yazdırdı Mustafa Kemal Atatürk, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nın etkilerini hafifletmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırmak amacıyla 1933'te Beş Yıllık Sanayi Planı'nı başlattı. Aynı dönemde dış politikada da önemli adımlar atıldı. Milletler Cemiyeti'ne girilmesi, Balkan Antantı'nın imzalanması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Sadabat Paktı gibi girişimler, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada etkili bir aktör olarak öne çıkmasına katkıda bulundu. Atatürk, Hatay'ın ana vatana katılması için yoğun diplomatik çaba sarf etti ve onun bu amacı, vefatının ardından 1939'da gerçekleşti. Yalnızca Türk milletinin Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yöneten bir komutan olarak değil, aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimlerle de dahi bir devlet adamı olarak tarihe geçen Atatürk, 57 yıl süren yaşamında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı için yılmadan çalıştı. Askeri ve siyasi dehasıyla Türk ve dünya tarihine adını altın harflerle yazdıran Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938'de 57 yaşındayken Dolmabahçe Sarayı'nda saat 09.05'te hayata gözlerini yumdu. Atatürk'ün vefatı sadece Türkiye'de değil bütün dünyada büyük üzüntüyle karşılandı. Ata'nın cenazesinin Anıtkabir yolculuğu 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yuman Atatürk’ün naaşı, 16 Kasım'da Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konuldu. 19 Kasım günü cenaze büyük bir kalabalık tarafından Yavuz Zırhlısı ile İzmit'e oradan da aynı günün akşamı tüm yurt gezilerinde kullandığı tren ile Ankara'ya uğurlandı. 20 Kasım'da Ankara'da devlet erkanı tarafından karşılanan cenaze, TBMM önünde katafalka konuldu. 21 Kasım 1938'de çok büyük bir cenaze töreni ile Ankara Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konulan Atatürk'ün naaşı, ebedi istirahatgahı Anıtkabir'e taşındığı 10 Kasım 1953'e kadar burada kaldı. "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyen Atatürk, ebedi istirahatgahı olan Türkiye'nin kalbi Anıtkabir'de Türk milletinin gönlünde yaşamaya devam ediyor.

Yasin Dikme, Mezarı Başında Anıldı Haber

Yasin Dikme, Mezarı Başında Anıldı

Anadolu Ajansı (AA) Gaziantep Bölge Müdürlüğüne bağlı Şanlıurfa bürosunda görev yapan ve 1 Ekim 2023'te geçirdiği kalp krizi sonucu 43 yaşında yaşamını yitiren kıdemli muhabir Yasin Dikme, vefatının 1. yılında mezarı başında anıldı. Dikme'yi anmak için eşi Fidan, çocukları Ecrin, Ömer ve Mehmet Yasin Dikme ile akrabalarının yanı sıra Anadolu Ajansı Gaziantep Bölge Müdürü Kerem Kocalar, mesai arkadaşları ve meslektaşları, Hilvan ilçesindeki kabri başında bir araya geldi. Kur'an-ı Kerim okunmasının ardından Dikme için dua edildi. AA Gaziantep Bölge Müdürü Kerem Kocalar, törendeki konuşmasında, Yasin Dikme ile uzun yıllar sahada beraber görev yaptıklarını söyledi. Her zaman güler yüzlü ve yardımsever yapısıyla dikkati çeken Dikme'nin çalışkanlığıyla da her kesimin takdirini topladığını anlatan Kocalar, "Acımız halen ilk günkü gibi. Çok hüzünlüyüz. Yasin kardeşimizden geriye bıraktığı güzel anılar ve pırlanta gibi çocukları kaldı. Onlara elimizden geldiğince yardımcı olup emanetine sahip çıkacağız. Yasin ağabeyimizin mekanı cennet olsun." diye konuştu. Dikme'nin mesai arkadaşı Eşber Ayaydın ise acılarının çok taze olduğunu belirterek, "Yasin sadece mesai arkadaşımız değil aynı zamanda hem kardeşimiz hem de arkadaşımızdı. Aradan 1 yıl geçti ama acı haberi aldığımız gün daha dün gibi. Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın. Yasin kardeşimizi minnet ve rahmetle anıyoruz." ifadelerini kullandı. Yasin Dikme hakkında Şanlıurfa'nın Hilvan ilçesinde 1980'de dünyaya gelen Dikme, Harran Üniversitesi Radyo ve Televizyon Yayıncılığı ile Anadolu Üniversitesi İşletme bölümlerinden mezun oldu. 2010 yılından vefatına kadar AA'da kameraman ve muhabir olarak görev yapan Dikme, 3 yıl önce kıdemli muhabirliğe terfi ettirildi. Çalışkanlığı ve güler yüzlülüğüyle tanınan Dikme, Şanlıurfa ve bölgedeki gelişmelerin yanı sıra Suriye'deki savaş ve sınırdaki gelişmelere de yakından tanıklık etti. Savaş muhabirliği sertifikası da bulunan Dikme, çok sayıda haber, fotoğraf ve görüntüye imza attı. Türkiye Haber Kameramanları Derneğince düzenlenen Zoom 2012'de "Yılın En İyi Haber Görüntüsü" kategorisinde "Suriye Bombası" isimli görüntüsüyle ikinciliği elde eden Yasin Dikme, aynı derneğin 2019'daki 24. Zoom Uluslararası Haber Görüntüleri Yarışması'nda "Yılın Haber Görüntüsü" dalında ve 2021'deki 25. Zoom Uluslararası Haber Görüntüleri Yarışması'nda "Spor Haber" kategorisinde ödüle layık görüldü. Yasin Dikme, evli ve 3 çocuk babasıydı.

Ertaş, Vefatının 12. Yılında Anılıyor Haber

Ertaş, Vefatının 12. Yılında Anılıyor

"Ah Yalan Dünya", "Gönül Yarası", "Zülüf Dökülmüş Yüze", "Niye Çattın Kaşlarını" ve "Mühür Gözlüm" adlı parçaların da aralarında olduğu unutulmaz eserlere imza atan "Bozkırın Tezenesi" lakaplı Neşet Ertaş'ın vefatının üzerinden 12 yıl geçti. Türküleri kendine has üslubuyla icra eden ve "Bozkırın Tezenesi" olarak anılan Ertaş, Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesi, Abdallar (Kırtıllar) köyünde 1938'de dünyaya geldi. Sanatçı, 8 yaşına kadar doğduğu köyde yaşadı. Daha sonra ailesiyle İbikli (Çiçekdağı) köyüne yerleşen Ertaş, kendisi gibi saz üstadı olan babası Muharrem Ertaş sayesinde müziğe gönül verdi. Bozlak türkülerini feryat olarak nitelendiren Ertaş'ın ilk çalgısı annesi Döne Ertaş'ın çamaşır tokacına tel takmak suretiyle yaptığı oyuncak bağlamaydı. Okula gidemeyen fakat çok küçük yaşta bağlama ve keman çalmayı öğrenen sanatçı, ağabeyi Necati Ertaş'tan okumayı öğrendi. İlk plağını 19 yaşında çıkardı Neşet Ertaş, çocukluğunda babasıyla birlikte Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kırıkkale, Keskin, Yerköy, Kayseri ve Yozgat gibi birçok şehri gezerek saz çalıp, türküler söyledi. Babasından müzikle ilgili pek çok şey öğrenen Ertaş, müziğe olan sevdası nedeniyle 14 yaşında İstanbul'a geldi. Sanatçı, babasının yazdığı "Neden Garip Garip Ötersin Bülbül" türküsünün yer aldığı ilk plağını 1957'de çıkardı. Plakta elde ettiği başarıyla geniş kitlelere ulaşan Ertaş, kısa sürede Anadolu'nun tamamında tanınan ve dinlenen bir halk ozanı oldu. Yaklaşık iki yıl İstanbul'da plak, kaset ve konser çalışmaları yapan Ertaş, daha sonra Ankara'ya yerleşti ve sanat hayatını burada sürdürdü. Usta müzisyen, bu süreçte "Türkülerin Babası", "Anadolu Efsanesi" ve "Abdal Müzisyen" gibi isimlerle de anılmaya başlandı. Mahalli sanatçı ünvanıyla Ankara Radyosu'nda programlar yapan Ertaş, Leyla Hanım ile tanışıp evlendi. Üç çocuğu olan çift, 7 yıl sonra ayrıldı. Uzun süre Almanya'da yaşadı Yaşadığı sağlık sorunları sebebiyle enstrüman çalamaz hale gelen ve tedavi için Almanya'ya yerleşen Ertaş, çocuklarının eğitimi ve sanat çalışmaları dolayısıyla uzun yıllar Almanya'da ikamet etti. Neşet Ertaş, plakları, radyo programları, konser ve düğün performanslarıyla Türkiye'de büyük bir üne kavuştu, Almanya'daki birinci kuşak Türk göçmenler tarafından çok sevilen bir isim oldu. Kendi üslubuyla gelenekten gelen türküleri icra eden Ertaş, 2000 yılında İstanbul'da yeniden sevenlerinin karşısına çıktı. Abdallık kültürünün efsane isimlerinden biri olan Ertaş, Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığı döneminde kendisine teklif edilen "Devlet sanatçısı" ünvanını kabul etmedi. "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak ilan edildi Ertaş, hayatta olduğu dönemde Kültür ve Turizm Bakanlığınca "UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi" kapsamında "Yaşayan İnsan Hazinesi" ilan edildi. Eserlerinde Anadolu insanının acı ve kederini dile getiren sanatçıya, İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı tarafından 2011'de fahri doktora ünvanı verildi, sanatçının bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuarlarda ders olarak okutuldu. Hayatı boyunca yaklaşık 400 plak, birçok kaset ve "long play"e imza atan Ertaş, 25 Eylül 2012'de prostat kanseri sebebiyle İzmir'de 74 yaşında vefat etti. Hayatı ve eserleri Prof. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap olarak yayımlanan Ertaş'ın albümlerinden bazıları şöyle: "Ah Yalan Dünya", "Gönül Ne Gezersin Seyran Yerinde", "Kendim Ettim Kendim Buldum", "Kibar Kız", "Gel Gayri Gel", "Türküler Yolcu", "Gitme Leylam", "Kova Kova İndirdiler Yazıya", "Seher Vakti", "Polis Lojmanları", "Benim Yurdum", "Gönül Yarası", "Zülüf Dökülmüş Yüze", "Zahidem", "Gönül Dağı", "Ölmeyen Türküler 2", "Ölmeyen Türküler 3", "Sazlı Sözlü Oyun Havaları", "Niye Çattın Kaşlarını", "Yar Gönlünü Bilenlere", "Garibin Dünyada Yüzü Gülemez", "Altın Ezgiler", "Gurban Olduğum", "Ağla Sazım", "Hata Benim" ve "Mühür Gözlüm"

Urfa’nın Necmettin Öğretmeni Anıldı Haber

Urfa’nın Necmettin Öğretmeni Anıldı

Tunceli'de 7 yıl önce terör örgütü PKK tarafından kaçırıldıktan sonra şehit edilen öğretmen Necmettin Yılmaz, Gümüşhane'deki kabri başında anıldı. Görev yeri Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinden memleketi Gümüşhane'ye dönerken 16 Haziran 2017'de Tunceli'de PKK'lı teröristlerce kaçırıldıktan sonra şehit edilen ve cenazesi 16 Temmuz 2017'de toprağa verilen Necmettin öğretmen için Torul ilçesi Demirkapı köyündeki kabri başında anma töreni düzenlendi. Şehit öğretmenin mezarını ailesinin yanı sıra Gümüşhane Valisi Alper Tanrısever, Torul Kaymakamı Muhammet Kılıçaslan, İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Serhat Demiral, İl Emniyet Müdürü Taner Cömert, İl Milli Eğitim Müdürü Adnan Gürbüz ve diğer ilgililer ziyaret etti. Kur'an-ı Kerim tilaveti ve duaların okunmasının ardından katılımcılar şehit öğretmenin mezarına karanfil bıraktı. Vali Tanrısever, şehit öğretmen Necmettin Yılmaz'ın ülke gelişimine ve ilerlemesine katkıda bulunmak isterken PKK'lı teröristler tarafından şehit edildiğini söyledi. Tanrısever, "Aradan yedi yıl geçti. Ancak ne acımız geçti, ne acımız ne de kinimiz dindi. Acımız da taze, PKK terör örgütüne karşı olan kinimiz de taze. Tüm güvelik kuvvetlerimiz ülkemizde terörün ayak bastığı her yeri temizlediği gibi, tüm coğrafyada temizleyeceği, sınırlarımız ötesinde bize yönelik tehlikeleri de temizleyince gönlümüze su serpmiş olacak." diye konuştu. Şehit babası Hamit Yılmaz ise Necmettin Yılmaz'ın şehadet şerbetiyle taçlanma hissinin yüreğinde hep olduğunu aktararak, "Rabbim dualarını kabul etti. Ne mutlu bizlere ki şehit babasıyım." dedi. Yılmaz, "Tüm askeri personele, güvenlik güçlerimizin hepsine ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Yurdun farklı noktalarındalar ve hepimizin kalbi onlarla birlikte." diye konuştu.

Şehit Ömer Halisdemir Anıldı Haber

Şehit Ömer Halisdemir Anıldı

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Ankara'da Özel Kuvvetler Komutanlığında darbeci generali vurduktan sonra şehit edilen Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Halisdemir, Niğde'deki kabri başında anıldı. Niğde Valiliğince 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü etkinlikleri kapsamında, şehidin Bor ilçesine bağlı Çukurkuyu beldesindeki kabrinde anma programı düzenlendi. Vali Mustafa Cahit Çelik, Niğde Belediye Başkanı Emrah Özdemir ve protokol üyeleri, okunan Kur'an-ı Kerim'i dinledi, dua okudu, mezara karanfil bıraktı ve su döktü, şehidin babası Hasan Hüseyin Halisdemir ile görüştü. Gazetecilere açıklamalarda bulunan Vali Çelik, şehit Ömer Halisdemir'in 15 Temmuz darbe girişiminin seyrini değiştirdiğini söyledi. Her tarihi olayda ön plana çıkan şahsiyetlerin olduğuna işaret eden Çelik, şunları kaydetti: "Bedir Savaşı'nda Hazreti Ali, Uhud Savaşı'nda Hazreti Hamza, Hendek Savaşı'nda Selmam'ı Farisi, Çanakkale Savaşı'nda Seyit Onbaşı, Kurtuluş Savaşı'nda Süleyman Fethi, Hasan Tahsin'in ön plana çıktığını görüyoruz. 15 Temmuz'da da ön plana çıkan en önemli şahsiyet Ömer Halisdemir. 15 Temmuz'da hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum. Hayatta olan gazilerimize acil şifalar diliyorum. Hasan Hüseyin amcamıza rahmetli olan Fatıma ana teyzemize aynı zamanda teşekkür ediyoruz. Bu vatana bu kadar güzel bir evlat yetiştirmişler. Bir Ömer Halisdemir şehit olur ama binlercesi doğar. Biz ona inanıyoruz." Niğde Belediye Başkanı Emrah Özdemir de 15 Temmuz darbe girişiminin seyrini değiştiren şehit Ömer Halisdemir'in kabrinde, tüm şehitleri andıklarını dile getirdi. O gece Niğde'den 6 şehit verildiğini ifade eden Özdemir, "Türk milleti var oldukça Türkiye Cumhuriyeti ilelebet var olacaktır. Bir Ömer Halisdemir o gün şehit oldu ama binlerce Ömer Halisdemir doğdu. Türk milletinde hiçbir zaman Ömer Halisdemir'ler kahramanlar eksik olmayacaktır. Bundan sonra bizler de milletimiz adına, cumhuriyetimiz adına elimizden gelenin en iyisini yapıp, muhasır medeniyetler seviyesinin üzerine doğru çıkartacağız. O gece bütün dünya bir kez daha gördü ki Türk milleti asla susturulamaz. Asla boyunduruk altına alınamaz." diye konuştu. Programa, MHP Niğde Milletvekili Cumali İnce, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Uslu, İl Emniyet Müdürü Adnan Özdemir, İl Jandarma Komutanı Albay Gürol Okyar, Bor Kaymakamı Mehmet Yavuz, Bor Belediye Başkanı Serkan Baran, siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.