Uygulamalarımız appstore googleplay

#Dikkat

gazeteci63.com - Dikkat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dikkat haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Zararlı Kırtasiye Ürünlerine Dikkat Haber

Zararlı Kırtasiye Ürünlerine Dikkat

Doç. Dr. Özay, "Ürünlerin sertifikasyonlarına dikkat edilmesi önemli. Etiketlerdeki içindekiler kısmı mutlaka kontrol edilmeli ve zararlı kimyasallar içermeyen ürünler tercih edilmeli." dedi. Uygunsuz koşullarda üretilen kırtasiye malzemeleri, çocukların sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Yeni eğitim öğretim döneminin başlamasına az bir süre kala velilerin akıllarına takılan en önemli sorunların başında da çocuklarının sağlığına zarar vermeyen güvenli kırtasiye ürünlerinin seçimi geliyor. Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Müge Ensari Özay, AA muhabirine, standartlara uygun kırtasiye ürünlerinin seçiminde ebeveynlerin dikkat etmesi gerekenleri anlattı. Kırtasiye ürünlerinde yaygın olarak kullanılan ve çocuk sağlığına zararlı olabilecek kimyasal maddeler bulunabileceğini belirten Özay, bunlardan en önemlilerinin ftalatlar ve azo boyar maddeler olduğunu söyledi. Özay, ftalatların, malzemelere esneklik kazandırmak için kullanıldığını ancak kanserojen özellik taşıdığını, azo boyar maddelerin ise kırtasiye ürünlerinde sıkça kullanıldığını ve iki binden fazla türünün mevcut olduğunu aktardı. Türkiye'de bu her iki maddenin de kullanım limitlerinin olduğunu kaydeden Özay, ftalatların plastik ürünlerde yüzde 0.1'den, azo boyar maddelerin ise yüzde 0,003 'ten az olması gerektiğini dile getirdi. Özay, bunların dışında solvent adı verilen bazı çözücüler ile kurşun, civa, antimon gibi ağır metallerin de kırtasiye ürünlerinde bulunabildiğini belirterek, bu ürünlerin uzun süreli kullanımlarda sağlık açısından ciddi riskler oluşturabileceğini vurguladı. Güvenli ürün seçiminde dikkat edilmesi gerekenler Doç. Dr. Özay, velilerin kırtasiye malzemesi seçerken dikkat etmeleri gereken hususlar olduğunu kaydederek, "Öncelikle güvenilir firmalardan ürünler alınmalı. ASTM (American Society for Testing and Materials) ve EN 71 (Avrupa Oyuncak Güvenlik Standardı) gibi uluslararası sertifikalara sahip ürünler tercih edilmeli. Bu sertifikalar Amerika ve Avrupa standartlarına uygunluğu gösterir ve ürünlerin güvenli olduğunu kanıtlar." dedi. Özellikle küçük yaş gruplarındaki çocuklar için sağlığa zararlı olabilecek ürünlerden kaçınmanın önemli olduğunu vurgulan Özay, şunları söyledi: "Çocuklara, kullandıkları malzemeleri ağızlarına sokmamaları ve bu ürünlerle temastan kaçınmaları gerektiği öğretilmeli. Örneğin, boyasız kurşun kalemler ve tepesinde silgi olmayan kalemler tercih edilmeli. Bazı kalemler şeker gibi kokuyor ve bu kokular zararlı kimyasallar içerebilir. Çocukların uzun süreli maruziyetleri ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir." Özay, sağlıklı kırtasiye ürünleri tercih etmek isteyen aileler için alternatifler bulunduğunu anlatarak, "Mümkün olduğunca doğal ve organik ürünleri tercih etmeleri gerekiyor. Ürünlerin sertifikasyonlarına dikkat edilmesi önemli. Etiketlerdeki içindekiler kısmı mutlaka kontrol edilmeli ve zararlı kimyasallar içermeyen ürünler tercih edilmeli." şeklinde konuştu.

Sağlık Bakanlığından Sıcak Uyarısı Haber

Sağlık Bakanlığından Sıcak Uyarısı

Sağlık Bakanlığı, aşırı sıcaklardan etkilenebilecek risk grubundakiler için, bol su tüketilmesi, güneşin dik olduğu saatlerde dışarı çıkılmaması uyarısında bulundu. Sağlık Bakanlığından, kronik hastalığı olanların aşırı sıcaklarda dikkat etmesi gerekenlere ilişkin yazılı açıklama yapıldı. Açıklamada, dış ortam sıcaklığının vücut sıcaklığından yüksek olduğu durumlarda, vücudun terleme yoluyla vücut ısısını dengede tutmaya çalıştığı, ancak aşırı sıcaklarda vücut ısısının, sadece terleyerek dengede tutulamadığı aktarıldı. Bulunulan ortamdaki yüksek nem oranının, esinti olmaması veya dar giysiler giyilmesi sebebiyle azalan hava akımının, kullanılan bazı ilaçlar gibi faktörlerin, terin buharlaşmasını engellediği anlatılan açıklamada, bu durumda vücudun ısı kaybedemediği, ısının yaşamı tehdit edecek şekilde yükselebildiği işaret edildi. Açıklamada, aşırı sıcaklardan en çok, açık alanda çalışanlar, 4 yaşından küçük çocuklar, 65 ve üstündekiler, bakıma ihtiyacı olanlar, aşırı kilolu kişiler, gebeler, sürekli ilaç kullananlar (özellikle tansiyon düşürücü ilaç, idrar söktürücü ilaç, depresyon ilacı ve uyku ilacı) ve kronik hastalığı olanların (psikiyatrik bozukluklar, depresyon, diyabet, kronik akciğer hastalıkları, kalp damar hastalıkları, beyin damar hastalıkları) etkilendiği kaydedildi. Açıklamada, kronik hastalığı bulunanların, hava durumuyla ilgili resmi uyarıları takip etmesi, güneş ışınlarının dik geldiği günün en sıcak saatlerinde açık havada bulunmaktan kaçınmaları önerildi. Aşırı sıcak havalarda, mevsim şartlarına uygun, terletmeyen, hafif, rahat, açık renkli giysilerin tercih edilmesi, dışarı çıkılması halinde geniş kenarlı ve hava delikleri olan şapka takılması, şemsiye ve güneş gözlüğü gibi güneşten koruyan ekipmanların kullanılması gerektiği de belirtildi. Hava alabilen rahat ayakkabıların tercih edilmesi, terlemeyle artan sıvı ve mineral kaybını dengelemek için su içilmesi, dengeli beslenilmesi, vücutta daha fazla sıvı kaybına yol açan kafeinli, alkollü, fazla şekerli içeceklerin içilmemesi önerilerinde de bulunulan açıklamada, hasta yakınlarının da özellikle 65 yaş üstü kişilerle, yalnız yaşayanlarla ve kronik hastalığı olan kişilerle düzenli olarak iletişim kurması ve sağlık durumlarına ilişkin bilgi edinmeleri istendi. Yüksek sıcaklığın, terleme ve aşırı sıvı kaybı nedeniyle böbrekler üzerine ilave yük getirdiğine de dikkat çekilen açıklamada, böbrek hastalığı olanların günlük su tüketimini hekimleri tarafından belirlenen miktarlara göre ayarlaması, yüksek miktarda tuz içeren gıdalardan uzak durulması da önerildi.

Sıcaklarda Çocuk Sağlığına Dikkat Haber

Sıcaklarda Çocuk Sağlığına Dikkat

Kayseri Şehir Hastanesi Çocuk Acil Uzmanı Doç. Dr. Murat Doğan, yazın gelmesiyle çocuklarda artan akut ishal vakalarının tedavisinde, doktor önerisi olmadan antibiyotik kullanılmaması gerektiğini belirtti. Doç. Dr. Doğan, yaz aylarında çocuklarda en çok akut ishal şikayetiyle karşılaştıklarını söyledi. Çocuklarda günde 3'ten fazla dışkılamanın ishal olarak değerlendirildiğini dile getiren Doğan, ancak anne sütü veya mamayla beslenenlerde 6'nın üzerinde dışkılamanın Dünya Sağlık Örgütünce ishal kabul edildiğini aktardı. Mevsimsel olarak ishal vakalarında artış yaşandığını belirten Doğan, "Bunun sebebi kontamine sular, gıdalar, tarihi geçmiş ilaçlar, besin zehirlenmeleridir. Okulların da kapalı olmasıyla ishal şikayetiyle gelenlerin sıklığı acil servislerde arttı." dedi. İshalin sebeplerine değinen Doğan, "Bunların başında enfeksiyöz nedenler geliyor, en sık nedeni virüslerdir. Bunun yanında bakteriler, parazitler, mantarlar, diğer enfeksiyöz nedenlerdir. Enfekte olmayan nedenlerin başında da kontamine su ve su ürünleri, kontamine havuz, göl, dere suları, pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri, iyi pişirilmemiş ve iyi yıkanmamış sebze ve meyveler, tarihi geçmiş ürünler, açıkta uzun süre kalmış gıda ürünleri, kontamine olmuş kuyu suları gibi durumlar gelmektedir." diye konuştu. "Çocuk ağlıyor ancak gözyaşı yoksa vücutta sıvı azalmıştır" İshal olan çocukların 24-48 saat boyunca evde bol sıvı tüketip, doğal beslenip dinlenmelerini önerdiklerini vurgulayan Doğan, şöyle devam etti: "Fakat bunları yapmasına rağmen ailede veya çocukta kusma varsa, her yediğini çıkarıyorsa, beslenemiyorsa, cildi kuruysa, mesela ağlıyor ama gözyaşı yoksa, tükürük salgısı iyice azalmış, idrar yapımı azalmışsa, cildinde alacalı görünüm varsa, düşmeyen dirençli ateşi varsa, bilinci bozulmuşsa bu gibi durumlarda büyük ihtimalle çocuğun sıvı kaybı çok fazladır. En yakın sağlık kuruluşuna başvurması gerekir. Bunlar vücutta sıvının tükendiğini gösterir. En önemli belirtilerden biri, cildin hamur kıvamında olması. Cildi buruşturduğumuz zaman eski yerine gelmiyorsa yeteri kadar sıvı yok demektir. İshalde sıvı kaybı yaşandığı için sıvıyla birlikte vücuttaki tuz ürünlerinde de azalma yaşanır. " İshal tedavisinin en büyük kısmını ev tedavisinin oluşturduğunu anlatan Doğan, sıvıyı yerine koymak için çocuklara tuzlu ayran, ev yapımı limonata ve potasyum açısından zengin muz, patates gibi gıdalar verilmesi gerektiğini dile getirdi. Doğan, hastanede ciddi kusmalara karşı kusma ilacı verdiklerini, sıvı kaybı için de damardan sıvı tedavisi önerdiklerini belirtti. Ailelere antibiyotik uyarısı İshalin en sık görülen nedeninin virüsler ve besinler olduğuna dikkati çeken Doğan, şunları kaydetti: "Yapılan tetkikler sonucunda ishalin sebebi bakteri ise tedaviye antibiyotik ekliyoruz ama doktor önerisi olmadan, en sık sebebi besinler ve virüsler olduğu için antibiyotik mümkün olduğunca kullanmıyoruz. Fazla kullanılan antibiyotik, bağırsak mukozasını bozarak ishali daha fazla artırmaktadır. Antibiyotik gerektiren durumlarda, daha çok düşmeyen dirençli ateş, çocuğun hasta görünümü, kanlı ishal ve buna ek olarak laboratuvar tetkikleri bizi yönlendiriyor. Yoksa ailenin veya başka kişilerin verdiği antibiyotik, ishal sıklığını ve süresini daha fazla artırmakta. Biz sıvı tedavisinin yanında probiyotik dediğimiz faydalı bakterileri içeren ürünler, çinko gibi destek ürünleri öneriyoruz. İshalin sıklığını ve süresini azaltmaya yardımcı oluyor." Doğan, ishale karşı uygulanan aşıların hastalığın çok şiddetli geçmesini engellediğini, süresini kısalttığını, bazı çocukları da tamamen koruduğunu belirtti. Ailelerin, kaynağına çok güvenmediği, temiz bulmadığı su kaynaklarından çocuklarını uzak tutması gerektiğini vurgulayan Doğan, "Havuz, dere, göl gibi su kaynaklarına ulaşım arttı. Bağ, bahçede meyve, sebze sezonu açıldı. Sebze ve meyveler bol suyla yıkamadan yenmemeli. Açıkta uzun süre özellikle sıcakta kalmış besin ürünlerinden, pastörize edilmemiş ürünlerden uzak durulmasını öneriyoruz. Yemekten önce ve sonra aile bireyleri, çocuklarıyla birlikte el yıkamayı alışkanlık haline getirmeli." ifadelerini kullandı.

Deniz ve Havuzda Hijyene Dikkat Haber

Deniz ve Havuzda Hijyene Dikkat

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Arslan, kronik kulak hastalıkları olmayanların da deniz ve havuz hijyenine dikkat etmeleri gerektiğini söyledi. Arslan, yaptığı yazılı açıklamada, yaz aylarında deniz ve havuza girmenin büyük bir keyif olduğunu ancak bu durumun sağlık açısından bazı riskleri de beraberinde getirdiğini belirtti. Deniz ve havuz sularının içerdiği bakteriler ve diğer mikroorganizmalar nedeniyle kulak iltihaplanmalarını tetikleyebileceğini aktaran Arslan, özellikle kulak zarında delik olan hastaların, bu riskle daha fazla karşı karşıya kalabildiklerini ifade etti. Arslan, bu durumun kulakta ağrı, akıntı ve işitme kaybı gibi ciddi durumlara yol açabileceğine işaret ederek, "Kronik otit hastalarının yanı sıra sağlıklı bireyler de denize veya havuza girdikten sonra bu belirtileri yaşamaları durumunda vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalıdır." diye görüş bildirdi. "Sudan çıktıktan sonra kulakların dikkatlice kurutulması önemli" Denize veya havuza giren kronik otit hastaları tarafından alınması gereken önlemlere dikkati çeken Arslan, kronik orta kulak iltihabı, dış kulak yolu egzaması gibi kulak hastalıkları olanlara su geçirmez kulak tıkaçları kullanması önerisinde bulundu. Arslan, bu hastalarda su ile temasın en aza indirilmesinin enfeksiyon riskini azalttığını vurgulayarak, sudan çıktıktan sonra kulakların dikkatlice kurutulmasının önemli olduğunu kaydetti. Havuzların da benzer riskler taşıdığını belirten Arslan, "Havuz suları enfeksiyon riski taşıyan mikroorganizmalar barındırabilir. Bu nedenle havuzda yüzerken de benzer önlemler alınmalıdır." ifadesini kullandı. Arslan, kronik kulak hastalıkları olmayanların da deniz ve havuz hijyenine dikkat etmeleri gerektiğine işaret ederek, kirli denizlerde ve bakımı yapılmayan havuzlarda suya girilmemesi gerektiğini belirtti.

Anormal Sıcaklık Ölümleri Arttırabilir Haber

Anormal Sıcaklık Ölümleri Arttırabilir

Bilim dergisi Neurology'de yayımlanan "204 Ülke ve Bölgede İdeal Olmayan Sıcaklığa Atfedilebilir İnme Yükü" çalışmasına göre, 2019'da 12,2 milyon inme vakası kayıtlara geçerken bunun 6,5 milyonu ölümle sonuçlandı. Çalışmada bu ölümlerden 521 bin 34'ünün küresel düzeyde sıcaklıklara bağlı inme sonucu meydana geldiği, anormal sıcaklıkların, ölüm dışında 9,42 milyon sağlıklı geçirilebilecek yıl kaybına neden olduğu belirlendi. Anormal sıcaklıklar nedeniyle inme sonucu ölüm oranları, erkeklerde 100 binde 7,7, kadınlarda 5,89 olarak saptanırken 100 binde 18,12 kişinin hayatını kaybettiği Orta Asya en fazla ölüm vakası kaydedilen bölge, 100 binde 32,97 kişinin yaşamını yitirdiği Kuzey Makedonya ise en çok can kaybı yaşanan ülke oldu. Felç yükünün özellikle 10 yaşın üzerinde hızla arttığı ve düşük sosyo-demografik indekse sahip bölgelerde orantısız bir şekilde yoğunlaştığı kaydedilen araştırmada, karbondioksit emisyonu ve 2,5 mikron partikül maddenin neden olduğu hava kirliliğindeki her 1 birimlik artışta ölüm oranının 100 binde 0,15 yükseldiği belirlendi. Çalışmayı yapan bilim insanları, gelecekte yüksek sıcaklıklara bağlı inme vakalarının artacağı uyarısında bulundu. "35 derecenin üzerini risk kabul ediyoruz" Yüksek sıcaklıklar ve felç yükü arasındaki bağlantıya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Abdullah Özkardeş, Uzak Doğu, Afrika ve Güney Amerika başta olmak üzere az gelişmiş bölgelerde sıcaklığa bağlı inme vakalarının daha sık görüldüğünü kaydetti. Sıcaklık artışıyla birlikte insan vücudunda bazı değişimler olduğunu belirten Özkardeş, "Herkesin sıcaklığa karşı farklı bir direnci var, biz 35 derecenin üzerindeki hava sıcaklığını risk kabul ediyoruz. Vücutta aşırı sıvı ve mineral kaybı oluyor, eğer bu yeterince yerine konulamazsa kanın konsantrasyonu, pıhtılaşma eğilimi artıyor ve böylece inmelerde bir artış oluyor. Bu tamamen sıvı azalmasına bağlı kanın kıvamının artmasıyla ilgili bir şey. Hissedilen sıcaklık farkının etkisi de burada söz konusu. Aşırı bunaltıcı, terleten, bitkin düşüren çok nemli ortamda inme riski daha fazla." dedi. Sıcaklık artışı kadar olmasa da soğuk havaları da bir risk faktörü olarak nitelendiren Özkardeş, düşük sıcaklıkta sempatik sinirlerin uyarıldığını, bunların da kalp üzerinde baskı oluşturarak ritim bozukları meydana getirdiğini ve pıhtı atarak inmeye neden olabildiğini anlattı. İnme vakaları açısından risk grubunda olan 65 yaş üstündekiler, hamileler ve 16 yaşından küçüklerin, sağlıklarını korumak için özel önlemler almaları gerektiğini vurgulayan Özkardeş, bu önlemleri şöyle sıraladı: "Su çok önemli. Sıcak havalarda sıvı kaybı aşırı olduğu için bunu yerine koymak gerekiyor. Kan konsantrasyonunun yoğunluğunu tekrar normal hale getirmek için bol sıvı almak gerekiyor. Aşırı sıcağa maruz kalmamak, en azından yaşanılan, çalışılan yerlerin sıcaklık olarak makul olmasını sağlamak çok önemli. Maden suları mineral içeriklerinden dolayı tüketilebilir ama önceliği suya vererek günde en az 2 litre su tüketmek gerekiyor." İklim değişikliğinin neden olduğu diğer hastalıklar Özkardeş, iklim değişikliğinin ölümle sonuçlanmayan hastalıkları da tetiklediğine dikkati çekerek, özellikle yüz felci vakalarının görülme sıklığının arttığını, sıcaklıkların artmasıyla ilişkilendirilen diğer hastalığın da Multipl Skleroz (MS) olduğunu söyledi. MS'nin, sinir iletimlerinde problemlere yol açan ve beyinle omurilikteki sinirlerin erimesine neden olan bir hastalık olduğunu, bu hastaların aşırı sıcaklara maruz kalmalarının semptomları artırabileceğini dile getiren Özkardeş, bu kişilere güneş altında uzun süre kalmaktan kaçınmaları, serin ortamlarda bulunmaları, ılık duş almaları ve sıvı tüketimine özen göstermeleri tavsiyesinde bulundu. İklim değişikliğinin neden olduğu aşırı hava olaylarının migren krizlerini tetikleme potansiyelinden de bahseden Özkardeş, "Özellikle aşırı sıcaklıklara, güçlü esintilere veya sıcaklıkta ani düşüşlere maruz kalmak migren ataklarının sıklığını artırabilir. Bu nedenle, migren hastalarının da hava koşullarına dikkat etmeleri gerekmektedir." diye konuştu. Özkardeş, sözlerini, "Tüm sağlık riskleri göz önünde bulundurularak, iklim değişikliğinin sağlık politikalarında ve bireysel sağlık pratiğinde daha fazla dikkate alınması gerekiyor. Hastaların bilinçlendirilmesi ve uygun önlemlerin alınması, iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini minimize etmede önemli bir adım olacaktır." diyerek tamamladı.

Bakanlık Sıcaklara Karşı Uyardı Haber

Bakanlık Sıcaklara Karşı Uyardı

AA muhabirinin Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü yetkililerinden aldığı bilgiye göre, yaz aylarının gelmesiyle sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı da artıyor. Sıcakların etkisiyle vücutta su ve mineral kaybı yaşanabiliyor, bu da bayılma hissi, bulantı, baş dönmesi gibi sağlık problemlerine dönüşebiliyor. Aşırı sıcaklardan en çok 65 yaş ve üzerindekiler, küçük çocuklar, bakıma ihtiyacı olanlar, engelli bireyler, hamileler, açık alanda, ağır işlerde çalışanlar, sporcular, diyabet, kalp-damar hastalıkları, beyin-damar hastalıkları, psikolojik hastalıklar, kronik solunum sistemi hastalıkları, karaciğer hastalıkları, böbrek hastalıkları gibi kronik rahatsızlığı bulunanlar ile özellikle sürekli olarak tansiyon düşürücü, idrar söktürücü, depresyon ve uyku ilaçları kullanan kişiler etkileniyor. Aşırı sıcaklardan korunmak için bol, hafif ve açık renkli giysiler giyilmesi, gün içinde serinlemek için ılık duş alınması tavsiye ediliyor. "Aşırı sıvı kaybı tehlike yaratabiliyor" Sıcak yaz aylarında her zamankinden daha fazla su içilmesi ve su tüketmek için susamanın beklenilmemesi önem taşıyor. Su, vücut için en doğal ve önemli sıvı kaynağı olduğundan aşırı sıvı kaybı tehlike yaratabiliyor. Su, besinlerin sindirimi, besin ögelerinin emilimi ve hücrelere taşınması, hücrelerdeki biyokimyasal tepkimelerin oluşması, hücre, doku, organ ve organ sistemlerinin çalışması, metabolizma sonucu oluşan zararlı maddelerin taşınması ve atılması, vücut ısısının denetimi, eklemlerin kayganlığının sağlanması, kalsiyum, magnezyum, flor gibi mineralleri sağlaması için hayati önem taşıyor. Su gereksinimi, hava sıcaklığı, fiziksel aktivite ve tüketilen diyete göre değişebiliyor. Sıcak havada, fazla fiziksel aktivite yapıldığında, diyette, protein ve tuz miktarı fazla olduğunda, terleme ve böbrekler yoluyla, ateşli hastalıklarda solunum yoluyla, ishalde bağırsak yoluyla su atımı artıyor. Bu durumda su-sıvı gereksinmesi de artıyor. "Dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin tüketiminden kaçınılmalı" Sıcak havanın olumsuz etkisinden korunmak için beslenme şekli de büyük önem taşıyor. Aşırı sıcaklarda sağlığın korunması, yeterli ve dengeli beslenilmesi, ağır yemeklerden kaçınılması öneriliyor. Kan şekerini hızla yükselten veya hızlı düşüren besinlerin tercih edilmemesi, beyaz ekmek, pirinç yerine tam buğday ekmek, bulgur gibi lifli besinlerin tüketilmesine özen gösterilmesi gerekiyor. Enerjisi yüksek basit karbonhidrat olan saf şeker ve tatlılar, pastalar, bisküvi ve çikolatalar gibi şekerli besinlerin tüketiminin azaltılması tavsiye ediliyor. Hamur tatlıları yerine sütlü veya meyveli tatlıların yenilmesi öneriliyor. Sıcak havanın etkisiyle gıdalarda bozulmaya bağlı besin zehirlenmeleri ile daha sık karşılaşılabiliyor. Bu nedenle, özellikle yaz aylarında dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin tüketiminden kaçınılması, çabuk bozulan et, yumurta, süt, balık gibi potansiyel riskli besinlerin açıkta bekletilmemesi, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına özen gösterilmesi önem taşıyor. Yaz aylarında özellikle rota virüslerden kaynaklanan, bebek ve çocuklarda yaygın olarak görülen ishallerin önlenmesi için el temizliğine dikkat edilmesi, sebze ve meyvelerin tüketilmeden önce bol su ile iyice yıkanması ve ishali olanların en yakın sağlık kuruluşuna başvurması isteniyor. Özellikle yaz aylarında planlanan tatil programlarında açık büfe yemek sunan yerlerde gereksinimden çok daha fazla miktarda besin tüketilmemesi öneriliyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.