#Tarih

gazeteci63.com - Tarih haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarih haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Harran'da Kilise Yapısı Çıkarılıyor Haber

Harran'da Kilise Yapısı Çıkarılıyor

UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde yer alan dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden Harran Ören Yeri'nde yapılan kazı çalışmalarında 5. yüzyıla ait kilise kalıntıları ortaya çıkarılıyor. Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Harran Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal, Kültür ve Turizm Bakanlığının finansmanı, Şanlıurfa Valiliği, Şanlıurfa Müze Müdürlüğü koordinasyonunda Türk Tarih Kurumu Başkanlığı, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi, Harran Üniversitesi ve Harran Kaymakamlığı desteğiyle ören yeri kazılarını yürüttüklerini söyledi. Harran kentinin kadim güzelliklerinin arkeolojik kazılarla gün yüzüne çıkarıldığını ifade eden Önal, bu dönemde alanda bulunan kilise yapısı üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırdıklarını belirtti. Önal, kilisenin Harran Ulu Camisi'nin 200 metre kuzeyinde yer aldığını belirterek, şöyle devam etti: "Kilisenin bir bölümünü kazdık, oldukça büyük ebatlı bir kilise. Onun kuzey nefindeyiz (ana koridor) şu an ve nefin büyük bölümü ortaya çıktı. Bazilika planlı bir kilise burası ve bezemesi de var. Sütun başlıklarında akantüs denilen kenger yapraklı kabartmalı sütun başlıkları bulunuyor. Kazı çalışmalarımızda hem kuzey nefin büyük bölümü hem de kuzeyinde bir revaka rastladık ki revak sütunları ortaya çıktı. Sütun başlıkları düşmüş halde. Yani şu an Harran'da toprak altında yapılar sütunlarıyla kazılmayı bekliyor. Bu şekilde kazdıkça kilisenin tamamı, apsisiyle (kilisede dua edilen yer), diğer nefleriyle ortaya çıkarılacak." Dönemine göre oldukça büyük olan kiliseyi 5'inci yüzyıla tarihlendirdiklerini ifade eden Önal, şunları kaydetti: "Güneydoğu'nun en büyük katedral düzeyinde bir kilisesi, uzunluğu 70 metreden fazla ve kesme blok taşlardan yapılmış bir kilise. Kazılarda camdan yapılmış mozaik tesseraları (renkli mozaik taş) da buluyoruz ve bunlar daha çok duvarlarda ve kemerlerde kullanılmış. Bu kiliseyi Doğu Roma dönemine tarihledik, yani 5. yüzyıla. Dolayısıyla bu tarihte yapılmış bölgedeki kiliselerin tabanı mozaik. Bu kilisenin tabanında da mozaik bekliyoruz." Harran geçmiş dönemdeki depremlerden etkilenmiş Prof. Dr. Önal, kilisenin Moğol istilası sırasında yağmalanarak yıkıldığını ve aynı zamanda doğa olaylarından da etkilendiğini aktararak, "Kilisede yaptığımız çalışmalarda Moğollar tarafından burası yakılıp yıkılmış ama sonraları deprem olmuş. Şu an kilisenin kuzey nefinin duvarı tamamen blok halinde yan yatmış. Yan yattığı için orada deprem izini de açık seçik gördük." diye konuştu. Bölgedeki medresede de kazı çalışmalarının devam ettiğini anlatan Önal, restorasyon ve kazı çalışmalarının tamamlandığı Ulu Cami'nin ise ziyarete açıldığını sözlerine ekledi.

Harran Ulu Cami Ziyarete Açıldı Haber

Harran Ulu Cami Ziyarete Açıldı

UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde yer alan Harran Ören Yeri'ndeki tarihi cami, restorasyon ve kazı çalışmalarının ardından ziyarete açıldı. Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürü Aydın Aslan, gazetecilere, Ulu Cami'nin ziyarete açılmasının sevindirici bir durum olduğunu söyledi. Kahramanmaraş merkezli depremlerden kaynaklı hasarların giderilmesi amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restorasyon ve çevre düzenlemesi yapıldığını aktaran Aslan, şunları söyledi: "İlk etaplar tamamlandı. Şu anda da Harran Ulu Cami'deki hem kemerlerinin ayağa kalkması hem minarenin restorasyonu ziyaretçiler için alan düzenlemeleri yapıldı. Ve bugün itibariyle de ziyaretçilere ücretsiz olarak açıldı. Ziyaretçilerimiz Harran Ulu Cami'yi rahatlıkla edebilecek. Bu anlamda bizim için çok önemli. Çünkü biliyorsunuz Moğollar tarafından yıllar önce Harran yakıldı. Bundan sonraki süreçte o 800 yıl sonrasında belki de ilk defa düzenli bir şekilde insanların içeriye girilmesini sağlayacak bir düzenleme yapıldı." dedi. Aslan, Harran Ulu Cami'nin ziyarete açılmasının kent turizmine de katkı sağlayacağını belirterek, alanın Şanlıurfa'daki konaklama gün sayısının artmasına yardımcı olacağını ifade etti. Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Harran Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal ise restorasyonunu tamamladıkları Harran Ulu Cami'nin ziyarete açılmasının kendileri için büyük bir mutluluk olduğunu belirtti. Kazıya başladıklarında üç hayallerinin olduğunu aktaran Önal, "Onlardan birisi de Harran Ulu Cami'nin kazısının ve restorasyonunun tamamlanıp ziyarete açılmasıydı. işte bugün aslında Harran için önemli bir gün. Çünkü iki kez başkent olmuş bir kent, kalıntıları toprak altında ve ziyaretçisiyle bugün Ulu Cami'yle buluşuyor. Bu da Harran'ın bayramı diyebiliriz." dedi. Caminin ilk ziyaretçisi olan Zeynep Asya Yayla da annesiyle İstanbul'dan Harran'a geldiklerini belirterek, "Bugün buranın ilk açıldığı gün. Kültür ve Turizm Bakanlığı burayı 800 yıl sonra insanların gezmesi için açmış. Gerçekten çok mutlu olduk çok değişik bir atmosferi var güzel bir alan." dedi.

2 Milyon 800 Bin Kişi Gezdi Haber

2 Milyon 800 Bin Kişi Gezdi

"Tarihin sıfır noktası" olarak nitelendirilen ve 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilen Göbeklitepe'nin Türkiye ve dünyadaki bilinirliği her geçen gün artıyor. Şanlıurfa'nın merkez Haliliye ilçesi sınırlarında, kent merkezine 18 kilometre uzaklıktaki kırsal Örencik Mahallesi yakınlarında 1963 yılında yapılan yüzey çalışmaları sırasında fark edilen Göbeklitepe'de en somut bulgular 1986'da tarlasını süren bir çiftçinin bulduğu heykelle ortaya çıktı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünden alınan izinle 1995 yılında başlayan kazılarda, neolitik döneme ait boyları 3 ila 6 metre, ağırlıkları da 40 ila 60 ton olan, yabani hayvan figürlü "T" biçimli dikili taşlar bulundu. Ortaya çıkarılan neolitik döneme ait eserlerle ünü her geçen gün artan Göbeklitepe, 2011 yılında UNESCO "Dünya Miras Geçici Listesi"ne alındı, 1 Temmuz 2018'de ise Bahreyn'de düzenlenen 42'nci Dünya Miras Komitesi Toplantısı'nda Dünya Mirası Listesi'ne dahil edildi. Bu ünvanla dünyadaki bilinirliği artan Göbeklitepe, 2019'un Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından "Göbeklitepe Yılı" ilan edilmesiyle ziyaretçi sayısını giderek artırdı. Tüm dünyada etkili olan Kovid-19 salgınının ardından 2023'te yaşanan deprem ve sel felaketiyle ziyaretçi sayısı düşse de Göbeklitepe'yi 6 yılda 2 milyon 800 bin kişi gezdi. "Ziyaretçi sayısında kayda değer artışlar oldu" İl Kültür ve Turizm Müdürü Aydın Aslan, Göbeklitepe'nin 2018 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'ne dahil edilmesi, 2019 yılının ise "Göbeklitepe Yılı" ilan edilmesiyle hem yurt içinde hem yurt dışında tanınırlığının arttığını söyledi. Ören yerini konu alan animasyon filmleri, kitaplar ve sergilerle Göbeklitepe'nin daha fazla insana ulaşmaya başladığını belirten Aslan, şöyle konuştu: "UNESCO Dünya Miras Listesi'ne dahil edilmesinin ardından hem Şanlıurfa'nın hem Göbeklitepe'nin bilinirliği ve ziyaretçi sayısında gerçekten kayda değer artışlar oldu. UNESCO'ya girişinden bu yana Göbeklitepe, 2 milyon 800 bin ziyaretçiyi ağırladı. Bu 6 yıllık süreçte pandemi dönemi, talihsiz bir deprem ve sel felaketini yaşadık. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Göbeklitepe, hem Şanlıurfa'nın hem bölgenin hem de kısmi olarak da ülkenin kültür turizmi anlamında lokomotif görevini üstlendi. Göbeklitepe'yi sadece bir ören yeri ve kazı alanı olarak görmemek lazım. Göbeklitepe Şanlıurfa için aslında bilimsel anlamda dünyaya ismini duyurdu, Taş Tepeler Projesi'nin de başlangıcı anlamında çok önemli bir nokta çünkü Göbeklitepe ile Şanlıurfa'nın neolitik dönemdeki yerinin dünyada ne kadar önemli bir yerde olduğunu bilim çevresine göstermiş oldu. Göbeklitepe'nin ziyaretçi sayısı artmaya devam ediyor ama gelecek dönemde sadece bölgemize ve kentimize değil, ülkemize kültür turizmi anlamında büyük bir ziyaretçi potansiyeli sağlayacaktır diye düşünüyorum." Göbeklitepe'deki kazıların, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yılın 12 ayı devam edebilecek statüye alındığını ifade eden Aslan, "Kazılarımız devam ediyor, buradan çıkarılan tüm eserleri Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde sergiliyoruz. Bu kazılarda Göbeklitepe'de geçen yıl dünyanın en eski ve ilk boyalı domuz heykelini bulduk. Göbeklitepe'den çıkarılan eserleri merak eden misafirlerimizi müzemize davet ediyoruz. Göbeklitepe'deki kazılar bize her kazı döneminde farklı güzellikler, farklı buluntular veriyor. Bu yıl da beklentimiz bilim dünyasına yeni eserler kazandırması." diye konuştu.

Gündüz Ayrı, Gece Ayrı Güzel Haber

Gündüz Ayrı, Gece Ayrı Güzel

Şanlıurfa'da yerli ve yabancı turistler gündüzleri Göbeklitepe ve Balıklıgöl gibi tarihi mekanları gezerken, akşamları ise şehrin müzik kültürünün vazgeçilmezlerinden olan sıra gecesi programlarına katılıp eğlenceli vakit geçiriyor. Tarih ve kültür turizminin bir arada sunulduğu kentte Hazreti İbrahim'in doğduğu ve ateşe atıldığı yer olarak rivayet edilen Balıklıgöl Yerleşkesi ile "tarihin sıfır noktası" diye nitelendirilen UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki Göbeklitepe, Neolitik dönemin önemli yerleşimleri arasında yer alan Karahantepe ve konik kubbeli evleriyle bilinen tarihi Harran ilçesi, ziyaretçilerini tarihin derinliklerine doğru yolculuğa çıkarıyor. Şanlıurfa'da kentin müzik kültürünün vazgeçilmezlerinden olan ve tarihi konuk evleri ile bazı otellerde düzenlenen sıra geceleri ise günün yorgunluğunu atmak isteyen ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Gündüzleri kentin tarihi ve turistik mekanlarını gezen turistler, akşamları ise Şanlıurfa ile özdeşleşen sıra gecesi programlarına katılıp, yöresel müzikler eşliğinde halay çekiyor, çiğ köfte ve tatlı yiyor. İstanbul'dan Şanlıurfa'ya kültür turları düzenleyen acente sahibi Aynur Ordu, AA muhabirine, ziyaretçilerin Güneydoğu Anadolu turları kapsamında özellikle Şanlıurfa'ya hayran kaldığını söyledi. Kentin misafirlerine hem gündüz hem de gece hitap edebilmesinin önemli bir imkan olduğunu vurgulayan Ordu, "Şanlıurfa'da gündüz başka gece başka geçiyor. Gündüz Göbeklitepe, Balıklıgöl'ü misafirlerimizle gezdik, beraber inanılmaz eğlenceli ve keyifli bir yolculuk yaptık. Yemekleriyle birlikte dolu dolu bir gün geçirdik. Şanlıurfa'nın akşamını da yaşamak istedik. Şimdi de gerçekten bölgenin turizmine çok katkıda bulunan sıra gecesindeyiz hem yemekleri hem eğlencesiyle çok güzel vakit geçiriyoruz. Gelin görün, bu eğlenceyi siz de hissedin." diye konuştu. Antalya'dan ailesiyle Göbeklitepe'ye gelen Abdulkadir Tuğcu ise havanın bu mevsimde çok sıcak olmasına rağmen Şanlıurfa'nın görülmeye değer olduğunu dile getirdi. Kentte adeta kültür şöleniyle karşılaştıklarını anlatan Tuğcu, "Göbeklitepe'de şu an resmen tarihin en eski taraflarına doğru gidiyoruz. Gece de Şanlıurfa'nın en kadim kültürünün derin müzikleriyle sunulduğu ortamlara gidiyoruz. Gerçekten bu ambiyansı hem gündüz hem gece bu topraklarda yaşamak çok keyif verici. Herkese tavsiye ederiz." dedi. Edirne'den kente gelen Ekrem Fındık ise Şanlıurfa'da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, çok keyifli ve eğlenceli bir tura katıldığını belirtti.

Şanlıurfa ve Taş Tepeler Projesi Haber

Şanlıurfa ve Taş Tepeler Projesi

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, Şanlıurfa'da yaklaşık 100 kilometrelik bölgede aralarında Göbeklitepe ve Karahantepe'nin de bulunduğu 12 ayrı alanda neolotik döneme ilişkin yürütülen Taş Tepeler Projesi ile tarihi kentin turizm potansiyelinin daha fazla artırılacağını söyledi. Gökhan Yazgı, çeşitli temaslarda bulunmak üzere geldiği kentte AA muhabirine yaptığı açıklamada, Şanlıurfa Neolitik Çağ Araştırmaları Projesi kapsamında başta Göbeklitepe ve Karahantepe olmak üzere Çakmaktepe, Sayburç, Ayanlar, Sefertepe, Gürcütepe, Harbetsuvan, Yeni Mahalle, Kurt Tepesi, Mendik ve Yoğunburç kazı alanlarında yoğun bir arkeolojik çalışmanın yapıldığını kaydetti. Taş Tepeler Projesi'nin dünyanın da yakından izlediği çok önemli bir çalışma olduğunu vurgulayan Yazgı, "Dünyada bu çapta bu kadar multidisipliner bir çalışmanın yapıldığı başka bir yer yok, başka bir devlet de yok, başka bir alan da yok." dedi. Yazgı, Türkiye'nin yanı sıra yurt dışından da üniversitelerle birlikte proje üzerinde çalışarak kentte yürütülen arkeolojik kazıların dünyaya daha doğru bir şekilde anlatılabilmesi için gayret gösterdiklerini dile getirdi. Şanlıurfa'da Dünya Neolitik Kongresi düzenlenecek Göbeklitepe ve Karahantepe sayesinde projenin dünya genelinde bilindiğini vurgulayan Yazgı, şöyle devam etti: "Kazıyı yapan her hocamız aynı zamanda hem Şanlıurfa'nın hem de bu projenin gönüllü birer temsilcisi oluyor. Tabii Göbeklitepe ile birlikte Neolitik dönemle tarihin sıfır noktası sloganıyla dünyada çok önemli bir yer edindik. Karahantepe ile devam eden kazı çalışmalarında buranın Neolitik dönemle ilgili ne kadar önemli bir alan olduğu da artık herkesin malumudur. Kasım ayında Şanlıurfa'da Dünya Neolitik Kongresi yapacağız. Tüm dünyadaki bu konudaki en önemli bilim adamlarını burada misafir edeceğiz ve burada yapılan bu çalışmanın ne kadar özel ve önemli bir çalışma olduğunu da masaya yatıracağız." THY'nin tanıtım desteği merakı artıracak Yazgı, THY ve Kültür ve Turizm Bakanlığının proje için sponsorluk anlaşması yaptığını hatırlatarak şunları kaydetti: "Türk Hava Yolları bir dünya markası, Taş Tepeler Projesi de dünyaya artık mal olmuş bir proje. Projede artık bir partner kuruluşumuz var, Türk Hava Yolları bu projenin sponsorluğunu üstlenecek. Belli konularda destek sağlama hem de dünya çapında da tanıtımı noktasında hem uçaklarımızla, hem destinasyon noktalarımızdaki tanıtım faaliyetleriyle ilgili çok önemli bir misyon yüklenmiş oldu. Bundan sonra da Şanlıurfa daha da çok ziyaretçinin geleceği daha çok turistin misafir edileceği çok özel bir ilimiz olacak." Gökhan Yazgı, 12 ayrı alanda gün yüzüne çıkarılan eserlerin bir taraftan da Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde sergilendiğini belirtti. Kentin turizm değerlerini tek çatı altında toplayacak Şanlıurfa Alan Başkanlığının kurulum çalışmasının sürdüğüne de değinen Yazgı, "Çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor. Kanun çalışmaları devam ediyor. Yakın zamanda da kanunlaşarak bundan sonraki Urfa'yı hep birlikte daha planlı bir şekilde daha kontrollü bir şekilde tarihine ve kültürüne hep birlikte sahip çıkacak bir modelle hayata geçirmeye çalışıyoruz." diye konuştu.

Tarihi Ulu Cami Ziyarete Açılacak Haber

Tarihi Ulu Cami Ziyarete Açılacak

UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde yer alan dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden Harran Ören Yeri'ndeki Ulu Cami, sona eren restorasyon ve kazı çalışmalarının ardından ziyaretçilerini ağırlamaya hazırlanıyor. Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Harran Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal, Kültür ve Turizm Bakanlığının finansmanı, Şanlıurfa Müze Müdürlüğü koordinasyonunda Türk Tarih Kurumu, Şanlıurfa Valiliği, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi, Harran Üniversitesi ve Harran Kaymakamlığı desteğiyle ören yerindeki kazı ve restorasyon çalışmalarının yıl boyu devam ettiğini hatırlattı. Harran Ulu Cami'nin milattan sonra 744-750'de Emeviler döneminde Halife ikinci Mervan tarafından yapıldığını aktaran Önal, caminin yaklaşık 800 yıl önce Moğol istilası sırasında yağmalanarak yıkıldığını belirtti. Önal, bu istilaya rağmen Harran Ulu Cami'nin doğu cephesi, mihrabı, şadırvanı ve minaresinin büyük bölümünün ayakta kaldığını ifade etti. Harran'ın Emeviler döneminde başkent olarak kullanıldığını ve bu nedenle buraya halifelik düzeyinde devasa bir caminin yapıldığını aktaran Önal, bu caminin bir benzerinin ise Şam Emevi Camisi olduğunu söyledi. "Türkiye'nin en çok kapılı camisidir" Önal, Harran Ulu Cami'nin Türkiye'nin en eski anıtsal camisi olma özelliğinde bulunduğunu anlatarak, "4 sahınlı (avlu), kırma çatılı, 25 tane kapısı mevcuttur, Türkiye'mizin en çok kapılı camisidir. Yine sanat tarihi uzmanlarının ifadesiyle Türkiye'mizin en zengin taş süslemeli camisidir. Bitkisel, geometrik ve rumi desenli taşları süslemeli olarak yapılmış biçimde Harran Ulu Cami." dedi. Bölgeye gelen ziyaretçilerin Harran Ulu Cami'deki eserleri yakından görmeleri için çalışmalar yaptıklarını anlatan Önal, şunları kaydetti: "Harran Ulu Cami'nin kazısı ve restorasyon çalışmaları tamamlandı. Ziyaretçi yolu düzenlendi, bilgi levhaları hazırlandı ve yerine konuldu. Sadece kurdeleyi kesip ziyaretçilerin içeri alınması ve Harran Ulu Cami'nin görkemi ve zengin taş süslemeli mimarisinin ziyaretçilerle buluşturulması planlanıyor. 15-20 gün içerisinde Kültür ve Turizm Bakanlığımız ve Şanlıurfa Valiliğimiz tarafından ziyarete açılışı gerçekleştirilecektir." Mehmet Önal, camiyi gezen ziyaretçilerin doğu duvarlarını, nal formundaki kapısını, sekizgen dinlenme şadırvanını, namaz kılınan yerleri, zengin taş süslemeleri, hazine odasına ait kalıntıları, sütunlar, kare kesitli minare gibi bir çok eseri yerinde görme imkanı bulacaklarını aktararak, ziyaretçilerin öz çekim yapabilmeleri için de iki bölümde rumi desenli mimari parçalar ve konsüllerden alan oluşturduklarını söyledi. Bölgenin ilk kez ziyaretçilere açılacağını aktaran Önal, "Ziyaretçiler şu ana kadar Harran Ulu Cami'sini hep uzaktan, Harran Höyük'ten seyretmekte ama kazı tamamlandığı için restorasyon çalışmaları, gezi yolları bittiği için artık caminin içerisine girip camiyi içinden mimarisiyle ve bezemeleriyle, süslemeleriyle birlikte görecek ve ecdat yadigarı kalıntıları göreceklerdir." dedi.

Urfa’da Tescilli 28 Kabaltı Var Haber

Urfa’da Tescilli 28 Kabaltı Var

İnşa tarihi, mimarları ve ustaları belli olmayan, düz veya çapraz tonozlarla yapılan kabaltıların üstü ev olarak kullanılıyor Yöre halkının "havara taşı" dediği malzemenin kullanıldığı kabaltılar, halk arasında "altından yol geçen evler" olarak tanımlanıyor. Şanlıurfa'da özellikle tarihi sokaklarda rastlanılan ve yaklaşık 5-15 metre uzunluğunda, 3-4 metre genişliğindeki kabaltılar, estetik mimari görüntüleriyle kentin tarihine renk katıyor. Geleneksel mimarinin en önemli estetik mekanları Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk İslam Sanatları Anabilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Gül Güler, AA muhabirine, kente özellikle geleneksel evlerin bulunduğu sokaklarda kabaltıların önemli birer mekan olduğunu söyledi. Kabaltının yapılmasındaki en önemli sebebin mimari olduğunu ifade eden Güler, kabaltıyı yaparak yaşanılan eve yeni bir ya da iki oda daha kazandırılarak mekan genişlemesine gidildiğini aktardı. Kabaltıların Şanlıurfa gibi sıcak kentlerde dar sokakları birbirine bağlarken iklimsel sebeplerden de korunmayı sağladığına işaret eden Güler, şöyle konuştu: "Şanlıurfa'nın sokaklarında biz kabaltıları ve evlerdeki çıkmaları geleneksel mimarinin en önemli estetik mekanları olarak görüyoruz. Bugün merkezde kurul tarafından tescillenmiş 28 kabaltı var. Bu kabaltılar evler için özel bir mekan iken altından geçen mahalle sakinleri için de kamusal bir mekan olarak kullanılmışlardır. Şehirdeki geleneksel mimaride çok önemli bir unsur olarak karşımıza çıkan kabaltılar, hem özel hem de kamusal mekanlar olmuşlardır." Yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor Güler, İslam sanatının en güzel örneklerinin bulunduğu Şanlıurfa'da, geleneksel tarihi doku içerisinde estetik bir mekan olarak öne çıkan kabaltıların şehir merkezinin yanı sıra Birecik, Halfeti ve Siverek ilçelerinde de bulunduğunu kaydetti. Kabaltıların Şanlıurfa dışında, Gaziantep, Mardin, Diyarbakır, Kilis, Adana, Kahramanmaraş gibi önemli tarihi şehirlerde ve yurt dışında da özellikle Balkanlar, Kudüs, Mısır, Şam, Halep, Fas, Tunus, İtalya ile Yunanistan'da görüldüğünü belirten Güler, Şanlıurfa'da kabaltıların hem sayı olarak fazla olduğunu hem de mimari anlamda nitelikli kabaltıların bulunduğunu ifade etti. Kabaltıların yerli ve yabancı turistlerin dikkatini çektiğini vurgulayan Güler, şöyle devam etti: "Şehrin turizm açısından tabi ki çok önemli bir merkez olduğunu biliyoruz. Çok kadim bir şehir olduğunu biliyoruz. Sadece İslam dönemi değil, İslam öncesine ait eserlerle de bugün bütün Türkiye'de geleneksel evlere baktığımızda, evlerin en fazla yer aldığı şehirlerden birinin Şanlıurfa olduğunu görüyoruz. Bu evlerin hemen yanında ve dar sokaklarda yer alan kabaltılardan geçerek hem bu sokak dokusuna hem de bu evlere mimari anlamda nasıl bir estetik kattığını en iyi gösteren unsurlar kabaltılardır. Evler kadar olmasa bile bu evlerin bir devamı olarak sokakta devam eden kabaltılar, geleneksel dokunun en önemli unsurlarıdır. Bu dar sokaklarda gezen, yerli ve yabancı turistlerin her daim dikkatini çeken özellikle bizim şehrimize ait olan en güzel mimari mekanlar olarak karşımıza çıkmaktadır." Güler, kabaltıların ait olduğu evde yaşayanların adıyla ya da ait oldukları sokağın ismiyle anıldığını sözlerine ekledi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.