Uygulamalarımız appstore googleplay

#Taş Tepeler

gazeteci63.com - Taş Tepeler haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Taş Tepeler haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Geçmişten Günümüze Göbeklitepe Haber

Geçmişten Günümüze Göbeklitepe

UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Göbeklitepe'deki kazıların bulguları, tarım ve hayvancılığın yerleşikliğin nedeni değil sonucu olduğunu, 12 bin yıl önce yaşayan toplulukların sadece hayatta kalma mücadelesi vermediğini, mimarlıkta, teknolojide ve sanatta da gelişmiş bir toplum olduğunu ortaya koyuyor. AA'nın, Anadolu'daki arkeolojik kazılarda, öngörülenden daha eski dönemlere tarihlenen verilere ulaşılmasına ilişkin dosya haberinin ilk bölümünde, Şanlıurfa'nın merkez Haliliye ilçesi sınırlarında kırsal Örencik Mahallesi yakınlarında bulunan Göbeklitepe'deki bulgular ele alındı. Kent merkezine 18 kilometre uzaklıktaki Örencik Mahallesi'nde, 1963'te yapılan yüzey çalışmaları sırasında fark edilen Göbeklitepe'de 1995'ten bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde kazı çalışmaları yürütülüyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne 2018'de dahil edilen Göbeklitepe'deki kazılarda elde edilen sonuçlar hem dünyanın ilgisini bu alana çekti hem de tarih yazımını değiştirecek veriler ortaya koydu. Göbeklitepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1995'te başlayan kazılarla Göbeklitepe'nin neolitik çağın anıtsal yapılarını barındırdığının öğrenildiğini belirtti. Kazılarda, M.Ö. 9600'lü yıllar ile 8200'lü yıllar arasına tarihlenen yaklaşık 1500 yıllık süreci yansıtan yerleşim katmanlarının kısmen açığa çıkarıldığını anlatan Karul, burada kamusal özellik taşıyan anıtsal yapıların olmasının arkeoloji camiasında büyük etki yarattığını kaydetti. Karul, şöyle konuştu: "Göbeklitepe'nin içerisinde insanların günlük hayatlarını sürdürdükleri konutların da olduğu kamusal yapıların olması, dolayısıyla buraların insanların bir araya geldikleri inançlarla ilgili bir yer olmasından öte bir yerleşim yeri olarak kullanıldığı anlaşıldı. Nitekim 2021'de Taş Tepeler ile bu bölgedeki Neolitik çağ araştırmaları daha geniş bir bölgeye yayıldığında da benzer sonuçlarla karşılaştık. Bugün Harran Ovası'nın etrafında çok sayıdaki çağdaş yerleşmede yine özel kamusal yapılar ile konutları bir arada gördüğümüz yerleşim yerleri açığa çıkardık. Göbeklitepe'nin bunların içerisindeki en önemli farkı, bu döneme ilişkin sonraki süreçteki araştırmaları tetikleyen bir yönü oldu. Bunun da başında özellikle buradaki anıtsal yapıların, onlar içerisindeki T biçimi dikili taşlar ve daha da önemlisi T biçimdeki taşların üzerindeki sembollerin varlığı... Bütün bunları bir araya getirdiğimiz zaman bize 12 bin yıl önceki insanın mimarlıkta, teknolojide, sanatta ne kadar ileri toplumlar olduğunu gösterdi diyebiliriz." dedi. Karul, Taş Tepeler Projesi kapsamında Göbeklitepe ve çağdaş alanlarda yürütülen çalışmalarda elde edilen bilgilerle, o dönemdeki yaşama ilişkin önceki düşüncelerin aksine sonuçlara ulaştıklarını, avcı-toplayıcı bir yaşam süren toplulukların yerleşik yaşamı benimsediklerini gördüklerini anlattı. Yerleşik hayata geçilmesine rağmen bu toplulukların henüz tarım ve hayvancılığı bilmediğinin anlaşıldığını vurgulayan Karul, Göbeklitepe'de yerleşiklikle beraber çevredeki kaynakların daha etkin bir şekilde değerlendirildiğinin görüldüğüne işaret etti. Dönemin ileri aşamalarında bitki yetiştiriciliği ve hayvan evcilleştirme denemeleriyle karşılaştıklarına dikkati çeken Karul, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yerleşikliğin hemen ardından bitkileri tarıma aldıklarını ve hayvanları evcilleştirdiklerini görüyoruz. Dolayısıyla Göbeklitepe ve benzeri yerlerde yerleşiklikle başlayan süreç, bugünkü toplumsal düzenin temelindeki en önemli girdi olan üretici yaşamın da başlangıcını gördüğümüz bir yer olarak arkeoloji tarihçesinde önemli bir yer tuttu. Göbeklitepe'yi bu kadar önemli yapan, toplumun büyük bir kısmının ilgisini çeken, dünya ölçeğinde ilgisini çeken şey, bizim geçmişe bakış açımızın, algımızın ne kadar yanlış olduğunu adeta gözler önüne sermesi. Başka bir ifadeyle de yüzümüze vurması oldu. Bunu nasıl biraz daha açıklayabiliriz derseniz, Göbeklitepe gibi yerlerin özellikle geçmişteki toplumların ilkel, az gelişmiş toplumlar olduğu algısını köklü bir şekilde değiştirdiğini anlıyoruz. Modern insan geçmişe ilerlemiş bir şekilde bakar ve geçmişi düşündüğünde de kendisi zamanın sonunda olduğu için kendisini geçmişe göre en gelişmiş bireyler, insanlar ve toplumlar olarak algılar. Göbeklitepe bize 12 bin yıl önce burada yaşayan insanların anıtsal mimariler yapabilen, bir araya gelip bu yapıların içerisinde meclisler kuran ve o dikili taşları, onların üzerindeki ağırlıklı hayvan betimleriyle oluşturdukları sahneleri işleyebilen ve bunlarla birtakım mitolojik hikayeleri yaşamlarının bir parçası haline getiren topluluklar olduğunu gösterdi. Böyle düşünüldüğünde 12 bin yıl önce Göbeklitepe'deki insanın bugünkü toplumdan hiç de geri kalmayacak yönlerinin, sanatçılarının, hikaye anlatıcılarının olduğunu, o hikayeleri bu dikili taşların üzerine işleyebilecek sanatkarların, bu binaları yapan, tasarlayan o dönemin mimarları ve ustaları olduğunu gösterdi. Bizim bugünkü bakış açımızın geçmişi ne kadar küçümseyici olduğunu da yüzümüze vurmuş oldu diyebiliriz." Göbeklitepe ve çağdaşı alanlardaki bulguların tarih yazımını değiştirebildiğini ifade eden Karul, şu bilgileri aktardı: "Tarih kitapları dünyanın hemen hemen her yerinde son yıllarda kuşkusuz değişiyordur. Özellikle yerleşikliğin nedeninin tarım ve hayvancılık olduğu düşünülürken Göbeklitepe ve çağdaşı yerler, yerleşikliğin nedeninin tarım ve hayvancılık değil, tarım ve hayvancılığın yerleşiminin bir sonucu olduğunu gösteren yerlerin başında geliyor. Bilginin değişmesi bakımından düşündüğümüzde en önemli dizilerden biri. Yine okul kitaplarında geçmiş dönemdeki, 12 bin yıl önceki insanların yaşam mücadelesi vermekle sınırlı bir hayat sürdürdükleri algısı var. İnsanların mağaralarda yaşadığı ve zorluklar içerisinde yaşadığı gibi bir algı vardı. Göbeklitepe'de bunun ne kadar gerçek dışı olduğunu, 12 bin yıl önceki insanların becerilerinin, başarılarının her anlamda, teknolojide, mimarlıkta ne kadar üst düzeyde olduğunu gösterdiğini de rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Böyle bakıldığında tarih yazımındaki yanlışları büyük bir oranda düzelten arkeolojik keşiflerin başında geliyor diyebiliriz."

Karahantepe'de Yeni Bulgular Haber

Karahantepe'de Yeni Bulgular

Taş Tepeler Projesi Koordinatörü Prof. Dr. Necmi Karul, tarihi 12 bin yıl öncesine kadar dayanan kazı alanlarında insanların beslenme alışkanlıklarını nasıl kazandığına yönelik önemli bulgulara rastladıklarını belirtti. Şanlıurfa Valiliğinden yapılan açıklamaya göre, Vali Hasan Şıldak öncülüğünde başlatılan Gastronomi Projesi kapsamında değerlendirmede bulunan Karul, özellikle Karahantepe'de süren çalışmalarda çok sayıda oda tarzı yapıyla karşılaştıklarını ve burada öğütme taşları, el taşları, bitki kalıntıları ve farklı hayvan türlerine ait kemik parçalarına rastladıklarını ifade etti. Bunların 12 bin yıl öncesinde insanların nasıl bir beslenme alışkanlığına sahip olduğuna dair önemli bulgular içerdiğini ve bunun araştırmalarının devam ettiğini aktaran Karul, şunları kaydetti: "Göbeklitepe'nin tarihi 12 bin yıl öncesine kadar dayanıyor. Tabii ki bu süreçte orayı yapan insanlar yaşıyorlardı. Hatta uzun bir süre burası sadece bir toplanma merkezi veya kutsal bir alan mı yoksa yaşam merkezi mi diye tartışmalar vardı. Taş Tepeler Projesi'nde aslında bunun da cevabını arıyoruz. 10 kazı bölgesinde bu kazılarla hem bu bulguları ortaya çıkarıyor hem de insanların yaşamlarını sürdürdüğü konutları ortaya çıkarıyoruz. Konutları ortaya çıkarmak demek günlük yaşama ilişkin bulgulara da rastlamak demek. Özellikle Karahantepe'de onlarca kulübe tarzı yapı ortaya çıkardık. İçerisinde de öğütme taşları, el taşları, bitki kalıntıları ve yine farklı hayvan türüne ait kemik parçalarının ortaya çıktığını gördük. Biz de bu alanlarda besinin hazırlandığını ve insanların çevrelerindeki kaynaklardan etkin şekilde yararlandığını anlamış olduk. Tüm bunları yan yana getirdiğimiz zaman çevresindeki farklı kaynakları mutfakta bir araya getiren insanların varlığının kanıtladığını diyebiliriz. Çalışmalarımız devam ediyor. Daha nice analizler var. İleriki zamanlarda bu mutfak kültürünün nasıl olduğunu da kamuoyuyla paylaşmış olacağız." Göbeklitepe kazı çalışmalarında insanların yerleşik hayata geçtikten sonra buğdayın ilk kez tarım alanında kullanıldığını gördüklerini de ifade eden Prof. Dr. Karul, 12 bin yıl önce buradaki insanların nasıl bir beslenme alışkanlığının olduğunu ve bunun ileriki yıllarda nasıl geliştiğini araştırdıklarını belirtti. Bu çerçevede Şanlıurfa Valiliğinin başlattığı Gastronomi Projesi'nin çok önemli olduğuna değinen Karul, şöyle devam etti: "Bizim tüm çalışmalarımızı bir araya getireceğimiz bir fikir, bir akıl olarak ortaya çıkıyor. Proje çerçevesinde akademisyenlerimiz ve yerel kültürü içerisine katan geniş kapsamlı bir çalışma içerisindeyiz. Burası bağdayın anavatanı. Buğdayın yabani olarak yetiştiği bir coğrafya. Burada insanların yerleşik hayata geçtikten sonra buğdayın ilk kez tarım alanında kullanıldığını görüyoruz. Tahılın yabani iken işlendiğini ve zamanla bundan besin üretildiğini görüyoruz. Şanlıurfa arkeolojik alanlarla mutfak kültürünün ilk aşamalarını izleyebileceğimiz yer özelliğini taşıyor." Vali Hasan Şıldak da Karul ve ekibinin çok titiz bir şekilde önemli çalışmalar gerçekleştirdiğini dile getirerek, "Şanlıurfa'da çok kapsamlı olarak uygulayacağımız Gastronomi Projesi ile günümüze kadar gelen aşamaları Neolitik Çağ dönemlerine kadar giderek temellendirmek istiyoruz. Zira bilinen en eski yapılar burada ve burada da mutfak kültürüne ait bir birikim ortaya çıkıyor. Gelişmeleri süreç içerisinde kamuoyuna duyurmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

10 Bin Yıl Öncenin Süs Eşyaları Haber

10 Bin Yıl Öncenin Süs Eşyaları

Şanlıurfa'da yürütülen "Taş Tepeler Projesi" kapsamında Sefertepe'de devam eden kazı çalışmalarında biri leopar, diğeri akbaba ve insan figürlü, yaklaşık 10 bin yıl öncesine tarihlenen iki süs eşyası bulundu. Kültür ve Turizm Bakanlığının "Şanlıurfa İli Neolitik Çağ Araştırmaları Taş Tepeler Projesi" çerçevesinde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Tarih Öncesi Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Güldoğan'ın başkanlığında yürütülen Sefertepe kazıları devam ediyor. Doç. Dr. Güldoğan, AA muhabirine, bölgede 2021 yılında başladıkları kazı çalışmalarına devam ettiklerini ve bu kazılar sırasında farklı buluntularla karşılaştıklarını söyledi. Geçmiş yıllardaki kazılarda aralarında yılan biçiminde olanların da yer aldığı çeşitli tiplerde, farklı ham maddelerden üretilmiş boncukların (manevi değeri yüksek obje) görüldüğünü ancak bu yıl ilk kez leopar ile insan ve akbaba şekilli süs eşyasını bulduklarını belirten Güldoğan, şöyle konuştu: "Bu yıl iki önemli boncuk olduğunu düşündüğümüz buluntuyla karşılaştık, bunlar yeşim taşından yapılmış bölgemizdeki ham maddelerin dışından olduğunu düşündüğümüz bir örnek. Biri leopar, biri de akbaba ve bir insan ikilisi bir arada bir boncuk üzerine işlenmiş halde bulundu. Özellikle akbaba ve insan, Karahantepe'de çok benzerlerini gördüğümüz, sırtında hayvan taşıyan insan örneklerinin biraz küçültülmüş boyutunda bir betim şeklinde karşımıza çıktı. Leopar da yine Sayburç gibi, Karahantepe gibi, Göbeklitepe gibi yerleşimlerde dikili taşlar üzerinde panolar üzerinde çok net olarak temsil edilen bir hayvanı oluşturuyor. Sefertepe'nin diğer taş tepelerdeki yerleşimlerle olan ilişkilerini göstermesi açısından bu iki buluntunun da önemli olduğunu söylemek mümkün." Güldoğan, Sefertepe kazılarında şu ana kadar "Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem B Evresini" kazdıklarını anlatarak, buldukları iki süs eşyasının günümüzden yaklaşık 10 bin yıl öncesine ait olduğunu söyledi. Yıllar öncesinde bile süs eşyalarının günümüzle aynı amaçla kullanıldığını aktaran Güldoğan, "Eski dönemdeki insanlar da günümüzdeki insanlardan farklı olarak kullanmıyor boncukları. Bileklik, kolye, takı gibi aksesuar olarak kullandıklarını söylemek mümkün. Tabii ki bu özellikli ham maddelerden yapılanların farklı aktivitelerde kullanıldığı gerçeğini de unutmamak gerekiyor. Bunlarla ilgili detaylı çalışmalar yapıldıktan sonra daha kesin bir şey söylemek mümkün olacaktır." dedi. Güldoğan, bulunan süs eşyalarının ham maddesinin bölgeye ait olmadığını belirterek, "İki örnek bizim coğrafyamızın daha dışında belki daha güneyden İsrail-Filistin bölgesinden en yakın örneklerle temsil edildiğine dair yayınlarda yer almış örnekler olduğunu biliyoruz. Tabii ki bölgede bir ham madde araştırması yapılmasına ihtiyaç var." diye konuştu.

Dünya Neolitik Kongresine Hazırlık Haber

Dünya Neolitik Kongresine Hazırlık

Taştepeler Projesi kapsamında il genelinde 10 noktada devam eden kazı çalışmalarını yakından takip eden Vali Hasan Şıldak, hazırlıkları süren Dünya Neolitik Kongresi ile ilgili bir değerlendirmede bulundu. Vali Şıldak, 4-8 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilecek Dünya Neolitik Kongresi’nin bir ilk olacağını ve bu anlamda bir çok ülkeden akademisyen ve uzmanın Şanlıurfa’da bir araya geleceğini belirtti. Vali Şıldak, “Bu buluşma ile birlikte yine neolitik sözcüğünün gerçek değerinin Şanlıurfa’da çok daha değer kazanacağını düşünüyorum. Böylesine bir buluşmanın dünyada ilk kez olacak olması ilimiz adına mutluluk verici. İnşallah 4-8 Kasım tarihleri arasında ilimizdeki tüm arkeolojik çalışmalara ivme kazandıracak bu girişim, Valiliğimiz ile birlikte Büyükşehir Belediyemiz, Kalkınma Ajansımızın desteği ve iki güzide üniversitemiz ev sahipliğinde ilimizde yapılacaktır. Şanlıurfa adına gurur duyacağımız bir buluşma olacak. Bizler de bu organizasyona katkı sunmak için heyecanlanıyoruz. Tüm bu çerçevede Şanlıurfa, zengin tarihi ve kültürel mirasıyla göz kamaştırıyor. Son yıllarda hızla ilerleyen arkeolojik kazılar şimdi Taş Tepeler Projesi ile çok daha kapsamlı bir boyutta gelişiyor. Bizler de Dünya Neolitik Kongresi öncesi tüm planlamalarımızı gözden geçirerek, ilimizi en iyi şekilde bu dev buluşmaya hazırlıyoruz” diye konuştu.

Arkeolojinin Kalbi Şanlıurfa'da Atacak Haber

Arkeolojinin Kalbi Şanlıurfa'da Atacak

Dünyanın farklı coğrafyalarında yapılan kazılarda Neolitik Çağ'a (Taş Devri'nin son çağı) ilişkin elde edilen veriler, Şanlıurfa'da gerçekleştirilecek "Dünya Neolitik Kongresi"nde ele alınacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde 4-8 Kasım tarihinde ilk kez düzenlenecek olan "Dünya Neolitik Kongresi", UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki Göbeklitepe ile başlayan Taş Tepeler Projesi'yle tarihe ışık tutan Şanlıurfa'da gerçekleştirilecek. 64 ülkeden akademisyenlerin katılımıyla düzenlenecek etkinlikte, Türk ve yabancı bilim insanlarının Neolitik Çağ'a ilişkin çalışmaları görüşülecek. "Kongrenin Türkiye'de ve Şanlıurfa'da düzenlenmesi anlamlı" Taş Tepeler Projesi Koordinatörü Prof. Dr. Necmi Karul, AA muhabirine, kongreyi geçen yıl düzenlemeyi planladıklarını, ancak Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023'te meydana gelen depremler nedeniyle ertelediklerini söyledi. Kongrenin, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde gerçekleştirileceğini aktaran Karul, şöyle konuştu: "İstanbul Üniversitesi ve Harran Üniversitesinin ortaklaşa gerçekleştireceği akademik kongre, dünyanın farklı kıtalarında, farklı coğrafyalarında, farklı neolitiklerin konuşulacağı bir kongre olacak. Katılımcıların birbirlerine öğreteceği, anlatacağı çok şey var. Şanlıurfa'da yapılacak olması da burada yürütülmekte olan Taş Tepeler Projesi babındaki neolitiğin ilk aşamalarını gelecek meslektaşlarımızla birlikte tartışma, onlarla paylaşma fırsatı verecek. Şu ana kadar 702 bildiri ve 61 poster başvurusu var. Bildirilerde katılımcı isim sayısı 1400 civarında, dolayısıyla bin civarında katılımcı bekliyoruz. Bizim için böyle bir kongrenin Türkiye'de ve Şanlıurfa'da düzenlenmesi ayrıca anlamlı, çünkü bu genel anlamda bir arkeoloji değil, çok daha spesifik konuda neolitik dönem uzmanlarını bir araya getirecek bir kongre. Yaklaşık 480 civarında bir kurumun temsilcileri burada olacak. Uzun vadede neolitik araştırmalara yön verecek birtakım ışıkların olacağını umuyoruz. Gelecekte belki bu coğrafyada, belki başka ülkelerde tekrarlanacak, potansiyeli olan bir kongre." Karul, kongre hazırlıklarının devam ettiğini, bunun yanı sıra Taş Tepeler Projesi kapsamında Şanlıurfa'da Neolitik Çağ'dan kalma alanlarda kazı çalışmalarının sürdüğünü belirtti. Neolitik Çağ'a ait farklı coğrafyalardaki bulguların bu kongrede ele alınmasının dünyada bir ilk olacağını ifade eden Karul, yüksek katılımcı sayısının da bu kongrenin önemini gösterdiğini dile getirdi. Necmi Karul, kongrenin, bilim insanlarının yanı sıra arkeolojiye ilgi duyan kişilere de açık olduğunu anlatarak, sınırlı bir yerlerinin bulunmasından dolayı bu alana ilgi duyan kişilerin kayıt yaptırmaları gerektiğini vurguladı.

Tarihe Yeni Yorumlar Getirebilir Haber

Tarihe Yeni Yorumlar Getirebilir

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, Neolitik Döneme ait kazıların sürdüğü Şanlıurfa'daki Göbeklitepe ve Karahantepe'de ortaya çıkarılan eserlerin tarihe yeni yorumlar getirebileceğini kaydetti. Gökhan Yazgı, çeşitli temaslarda bulunmak üzere geldiği kentte, AA muhabirine, Türkiye'deki kültür turizminin en önemli noktalarının başında Şanlıurfa'nın geldiğini söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kentte yürütülen Şanlıurfa Neolitik Çağ Araştırmaları Projesi'nin büyük önem taşıdığını vurgulayan Yazgı, kentte eş zamanlı 12 ayrı bölgede kazı çalışmasının yapıldığını ifade etti. Yazgı, Göbeklitepe ve Karahantepe'nin de yer aldığı Taş Tepeler Projesi'nin, adeta tarihin akışına yön verdiğini belirterek, şöyle devam etti: "Arkeolojik kazı alanlarımızda özellikle geleceğe miras projelerimizle ülkede gerçekleştirdiğimiz arkeolojik kazıların hızlandırılması ve yeniden planlaması yapıldı. Şöyle bir düsturla yola çıktık, gelecek 4 yılda son 60 yılda yapılanları yapacağız. Bunun en önemli örneklerinden bir tanesi de Karahantepe oldu. Karahantepe kazımızla birlikte şu anda bugüne kadar eşine rastlanmamış çok sayıda özel kültür varlıklarımıza ulaştık. Şu anda bilimsel çalışmalarının devam ettiği birçok yapıya ulaştık. Bu bilimsel çalışmaların akabinde Karahantepe ile birlikte Göbeklitepe ve daha sonra şu anda kazılan diğer tepelerimizle birlikte bu kültür varlıkları sayısının katlanarak artacağını düşünüyoruz." Dünya Neolitik Kongresi'nde özel ele alınacak Göbeklitepe ve Karahantepe'de ortaya çıkarılan her bir eseri dünyanın yakından takip ettiğini anlatan Yazgı, arkeolojinin doğasında, her an yeni bir bulguyla karşılaşmanın bulunduğunu dile getirdi. Türkiye'nin kültür rotasının en önemli destinasyonlarından olan tarihi alanlara ilişkin merak ve beklentilerin çok yüksek olduğunu belirten Yazgı, bilim adamlarının büyük bir titizlikle ve çabayla yeni bulguların izini sürdüğünü vurguladı. Bilimsel çalışmaların çok büyük emekle ortaya çıktığını anlatan Yazgı, şunları kaydetti: "Göbeklitepe ve Karahantepe dönemsel olarak birbirine benzer dönemler ifade ediyor. Göbeklitepe ve Karahantepe yapısal olarak çok daha farklı anlamlar yüklenmiş iki tane yapı ve bundan sonra çıkacak olan yapılar da belki hem fonksiyon anlamında hem de o dönemki kullanım amaçları anlamında, tarihimizde çok daha farklı yorumlar getirmek zorunda kalacak. Tabii bu Kasım'da Şanlıurfa'da yapacağımız Dünya Neolitik Kongresi'nde de özel olarak ele alınacak. Kongreden çıkacak bu bilimsel sonuçların da dünyada oldukça ses getireceğini düşünüyoruz."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.